Gezerken, 200 yıl önce bağımsızlık mücadelesi veren bir halkla kurduğumuz dostluktan onur duyacak, Avrupalı bir halkın güç koşullar içinde oluşturduğu bu köyün, bin yıl önce bu topraklara yerleşenlerin köylerine de örnek olmasının hayalini kuracaksınız. Polonezköy’e gidecekseniz tam zamanı. Haziran’da kiraz şenlikleri var.
Ertuğrul Günay’ın Hürriyet Gazetesi’nde kaleme aldığı Polonezköy hatırasını, sizlerle paylaşıyoruz…
Polonezköy, Beykoz sırtlarında Polonya göçmenleri tarafından kurulmuş, güzel bir köy yerleşimi. Tarihi 200 yıla yaklaşıyor, yerleşimin kökleri 1840’lara uzanıyor. Osmanlı kayıtlarında Lehistan diye anılan Polonya, 18. yüzyıl sonlarında Rusya, Avusturya ve Prusya tarafından paylaşılınca, binlerce Polonyalı vatanını terk etmek zorunda kalmış. İşgale karşı direnişin önderlerinden Prens Adam Czartoryski, kuzeni Michal Czajkowski’yi İstanbul’da temsilcilik kurmakla görevlendirmiş.
Sonradan Osmanlı uyruğuna geçip Mehmet Sadık Paşa adıyla Kazak birliklerinin başında Kırım Savaşı’na katılan Czajkowski İstanbul’da yerleşik bir misyoner tarikatından bu toprakları süresiz kiralamış. Polonyalı, Slav asıllı, Katolik inancı taşıyan ailelerin yerleşimine olanak sağlanan köyün adı, Prens Adam Czartoryski’ye saygı olarak ‘Adampol’ olmuş. Köy toprakları, önceki sahiplerinden, Adam Czartoryski’nin oğlu tarafından 1883’de kesin olarak satın alınmış; 1908’de Kanun-u Esasi’nin ilanı ile köy, diğer Osmanlı köyleriyle eşit haklara kavuşmuş. 1923’de cumhuriyet döneminde Polonya ile dostluk antlaşması imzalanmış; köy bu arada Polonezköy adını almış.
Polonezköylüler 1938’de Türkiye vatandaşlığını, 1969’da da (Czartoryski ailesinin feragati üzerine) topraklarının mülkiyetini elde etmişler. Polonezköy bugün İstanbul’un Anadolu yakasında yeşil yollar arasından kısa sürede ulaşabileceğiniz bir turizm merkezi konumunda. Kocaman yeşil alanlar, asırlık ağaçlar arasında yer alan eski yapıların çoğu yeme-içme ve konaklama mekânları olmuş. Havuzlar, oyun alanları, yürüme ve bisiklet yolları ile doğaya kaçmak, sakin, gürültüsüz, huzurlu bir ortam arayanlar için İstanbul’un gittikçe azalan yeşili içinde bir saklı cennet; ilk kez görenler için hayret ve hayranlık uyandıran bir sürpriz.
Polonezköylüler bu ortamı hazır bulmamış; inanılmaz bir özveri, inat ve sebatla, deyim yerindeyse tırnaklarıyla kazıyarak oluşturmuşlar. Yerleştikleri dönemde çevre bakımsız, ulaşım neredeyse imkânsızmış. İstanbul’dan Beykoz’a 1,5 saat kayıkla, Beykoz’dan iki saat köye atla, ya da yaya…
Köyde son gezimizde bize eski Beykoz Belediye Başkanı Muharrem Ergül ve değerli eşi ile Polonezköy’ün duayenlerinden Sayın Antoni Dochoda mihmandarlık etti. Antoni Bey, uluslararası şirketlerde çalışmış, şimdi emekli bir yüksek mühendis. Fransızca, İngilizce, Lehce ve Almanca biliyor. Gençlik yıllarında babasıyla iki saatte köyden Paşabahçe’ye ulaştıklarını, ürettikleri ürünleri pazarda sattıklarını anlatıyor.
Polonezköy’ü gezerken, iki yüzyıla yakın bir zaman önce bağımsızlık mücadelesi veren bir halkla kurduğumuz dostluktan onur ve gurur duydum. Öte yandan Avrupalı bir halkın güçlükler içinde kurduğu bu güzel köyün, bin yıldır bu topraklarda yaşayanlara da örnek olmasının hayalini kurdum…Kaynak: Ertuğrul Günay, Hürriyet